ABD EMPERYALİZMİ!

 

AÇIK VE ÖRTÜLÜ ABD İŞGALLERİ!

ABD bazı ülkeleri açıkça işgal ederken bazılarını da örtülü işgal ediyor. Nasıl mı? Önce karşılıksız bastığı dolarları çantalarla bazı kişilere veriyor. Sonra onları gezi, toplantı adıyla ya ABD’ye, ya Avrupa ülkelerine getiriyor. Orada bilgi, görgü artırma görüntüsü altında eğitiyor. Beyinleri iğdiş edip ülkesine gönderiyor. Kendi adına orada asimetrik psikolojik savaşçısı oluyor. Ülke yönetimine getirdiği siyasetçisinin zaaflarını çok iyi bildiği için zorluk çekmiyor. Akademisyen, gazeteci, sivil topluluk mensuplarında da sıkıntı çekmiyor.

Tek sıkıntı o ülkenin silahlı kuvvetleri. Onları dize getirmekte zorlanıyor. Direniş artıyorsa açık askeri işgale yöneliyor. Yoksa zaten örtülü işgalle istediği gibi o ülkeyi yönetiyor.

Bunun adı ABD imparatorluğunun küresel hakimiyet teorisidir..

Bakın dünya gündeminde yeni bir işgal var.

Hani bazı Müslümanların; Obama’nın bir diğer isminin de Hüseyin olduğu için Müslüman dediği, hani bazılarının rengi zenci olduğu için ırkçılığa karşı çakacak dediği, hani bazılarının dünya barışı sağlanacak diye överek yücelttiği Obama var ya işte o’nun yönetimindeki ABD, Bush dönemindeki stratejiyi daha kapsamlı daha sinsice uyguluyor..

Ama Türkiye’deki bazı aklı evveller de işgale karşı direnecek tek güç olan silahlı kuvvetleri darbe, cunta, çete diye diye hırpaladıkça hırpalıyor. Peki ama nedeni ve niçin sorusunu nedense pek kimse sormuyor. Soranlar da zaten ne gazetelerde ne TV’lerde yer almıyor.. Maaşlı ajan provokatör gazeteciler, akademisyenler, hukukçular TV’lerde arzı endam ediyor. Sahiplerinin sesi olarak Türkiye’nin dünyanın başka konusu yokmuş gibi silahlı kuvvetlere yönelik zehirlerini kusmaya devam ediyorlar.

Öylesine ki; karatmayı da iyi yapıyorlar halkın asıl sorunlarını kapatıyorlar, düşünmeyi önlüyorlar, gerçekleri sorgulamayı kilitliyorlar.

ABD'nin Irak ve Afganistan işgali sürerken, Yemen'de üçüncü bir işgal cephesi daha açılacağı konuşuluyor. Amerika'nın Yemen'de askeri varlık bulundurmasının kılıfı ise El Kaide!

ABD'de ikinci 11 Eylül'ü düzenlemek isteyen Nijeryalı Farouk’un Yemen'deki El Kaide tarafından eğitildiğinin ortaya çıkması, 'Yemen üçüncü cephe olacak' spekülasyonlarını arttırdı. ABD, Farouk'u uzun süredir takip ettiğini ve saldırı girişiminden önceden haberdar olduğunu duyurmuştu. Son ana kadar Farouk'a müdahale edilmedi ve o uçağa binmesine izin verildi. Yani, teröristin o uçağa binmesi özellikle istenmiş.

 

Sovyetler'in Afganistan'ı işgali döneminde Yemenliler buraya savaşa gönderildi ve bu da aşırı uçları besledi. Çünkü bu savaşçılar, ABD'nin Sovyetler'i yenilgiye uğratma planının bir parçası olarak Afganistan'da savaştırıldı. Dünün mücahitleri bugün ABD'nin gözünde terörist oldu ve Washington'un bu ülkeye müdahalesi için geçerli bir kılıf gibi sunulmaya başlandı.

 

Yemen için çizilen senaryo Irak ve Afganistan işgali benzerlikler taşıyor. Benzer gerekçeler, benzer yöntemler ve işgale varan bir süreç. Bu üç ülke de çeşitli zenginliklere sahip.Irak'ın petrolü artık Amerika'nın kontrolünde. Benzer şekilde Afganistan'ın da. Yemen'in el değmemiş petrol kaynakları da ABD gibi sömürgeci bir gücün iştahını kabartacak cinsten. Bu nedenle 'şeytanlaştırılan' El Kaide tehdidi ABD'nin herhangi bir coğrafyaya müdahale etmesi için biçilmiş bir kaftan.

 

Resmi verilere göre, Yemen'de 1993 yılı itibariyle 2 milyar varilden fazla petrol rezervi bulunuyor. Doğalgaz rezervi ise 430 milyar metreküp. Yemen çok gelişmiş bir ülke olmadığı için kaynaklarını tam kapasite işletemiyor ve bu zenginliklerden faydalanamıyor. Halkın büyük bir bölümü fakir.

 

ABD'nin Yemen'e hakim olma çabasını sadece, bu ülkenin doğal zenginlikleri ile sınırlı değil. İsrail'i koruma, kollama kaygısı da var. Afrika ile Arap yarımadasını kontrol amacı da var. .

 

Her ne kadar Yemen hükümeti, El Kaide'ye göz yummakla suçlansa da bir ABD müdahalesine karşı çıkıyor.

 

Önümüzdeki aylar sıcak savaşlara gebe. Pakistan cephesi, Yemen cephesi ve İran.

 

Türkiye’de ise iktidar ile medyası ile Türk ordusu üzerinde psikolojik çökertme operasyonunu sürdürülüyor.

 

İslamcı diye kendilerini tanımlayanlar, İslam ülkelerindeki işgallere, katliamlara ses çıkarmıyor, Hıristiyanlarla işbirliği yapıyorlar. Bu Müslümanlık mı? Kuran öyle mi diyor. Peygamber öyle mi diyor? Peki ama neden?

 

GünüN SözÜ: Ne olacağını öngörmek, insanı tedbirli olmaya yönetir.

 

NATO, İŞGAL GÜCÜ!

    

NATO Savunma Bakanları, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün ev sahipliğinde bugün İstanbul'da toplandı.  52 ülkeden 37 bakan ile 15 bakan yardımcısının katıldığı toplantının ana gündem maddesi ise Afganistan ve NATO'nun Müslüman ülkelerdeki işgalci güç algısını yıkmak.

 

NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, Afganistan için gerekli muharip asker ihtiyacının büyük ölçüde karşılandığını, ancak Afgan güvenlik güçlerinin eğitilmesi için daha fazla personele ihtiyaç duyulduğunu açıklamıştı. İki gün sürecek zirvede, güvenlik güçlerinin eğitimi için yapılabilecek ek takviyeler ele alınıyor.  Afgan ordusunun eğitimi için 21 eğitim timi, Afgan polisinin eğitimi için ise yüzden fazla eğitici aranıyor. İstanbul'daki toplantıda bu soruna çözüm bulunmaya çalışılacak.

 

Toplantıda, Mayıs ayında açıklanması beklenen ittifakın yeni stratejik konsepti ile bazı silahların ortak tedariki gibi konuları da ele alınacak. El Kaide veya farklı terörist grupların parçası olmayan Taliban üyelerinin kazanılmasına dönük adımlar da zirvede ele alınacak. Taliban'ın BM'nin arananlar listesinin yeniden gözden geçirilmesi yönündeki uzlaşı isteminin de bekleniyor.

 

İmaj değişecekmiş

NATO, Müslüman ülkelerin kendisini İşgalci güç olarak algılamasından rahatsızlık duyuyormuş. Yani yeni stratejik konseptte, NATO'nun bu imajının değişmesi için adımlar atılacak. Askeri ittifak yeni dönemde, özellikle Müslüman gençlerin kafasındaki NATO algısını yıkacakmış. Sosyal paylaşım sitesi Facebook ve medya seminerleri NATO'nun olumsuz algıyı yıkmak için belirlediği ilk iletişim araçları.

 

Toplantıya NATO üyesi ülkeler dışında, Afganistan, Ermenistan, Avusturya, Avustralya, Finlandiya, Hırvatistan, Yeni Zelanda, Güney Kore, İsveç ve Ukrayna'dan savunma bakanları katılıyor.

 

Türkiye; ABD’nin ölüm kusan saldırı uçaklarının üssü olmak yanında gözleme üssü olarak da işlev görüyor.

 

İncirlik üssü başta olmak üzere ABD’nin ve NATO’nun üsleri karargahları Irak ve Afganistan işgalinde ana üsler olarak faaliyette. Bu faaliyet hala devam ediyor.

 

Almanya'da Die Zeit ve Handelsblatt gazeteleri ile n-TV kanalında, NATO AWACS uçaklarının Konya Hava Üssü'nü kullanacaklarına ilişkin olarak haberler yer almıştı.

 

11-12 Haziran 2009 tarihinde Brüksel'de yapılan NATO Savunma Bakanları toplantısında, NATO yetkilileri, Türkiye'den AWACS uçaklarının Konya Hava Üssü'nden geçici olarak faydalanmaları talebinde bulunuyor. Talep kabul ediliyor tabi..

 

Genelkurmay Başkanlığı'nın Brüksel'deki NATO Karargahı'na düzenlediği basın turu sırasında, NATO'nun yeni yapılanmasıyla ilgili önemli gelişmeler ortaya çıktı.

 

NATO yeniden yapılanırken, mevcut 10 Birleşik Harekat Merkezi'nin (CAOC) 6 tanesini kapattı. Eskişehir'in görev ve sorumlulukları Yunanistan'ın Larissa'daki CAOC'una devredildi. Larissa'daki CAOC,  İzmir'deki NATO Komutanlığı'na (Component Command - CC) bağlandı. İzmir Urla’da NATO en son teknolojiye dayalı üs kurdu.

 

Yerüstündeki İncirlik ve yeraltında dev üs Eskişehir.

1 Eylül 1999'da faaliyete başlayan Eskişehir'deki tesis, NATO'nun en güneyindeki hava harekat merkezi olarak görev yapıyor.. Yerin altında 90 metre çapında, 15 metre yüksekliğinde bir yarımküre içine inşa edilen üç kattan oluşan tesis olağanüstü güvenlik önlemleriyle korunuyor. Biri kapanmadan diğeri açılmayan çelik kapılardan geçildikten sonra 2 bin 900 metrekarelik ilk kata giriliyor.

 

Nükleer, biyolojik ve kimyasal silahlara karşı korunan tesiste otomatik yangın söndürme sistemi bulunuyor. İncirlik’le Eskişehir üssü,  NATO’nun Karamürsel, Sinop,  Erzurum Kargapazar,  Hatay Cilvegöz ve Hakkari dinleme üsleriyle Türkiye’yi kapsama alanında tutuyor..

 

Türkiye de ne tartışılıyor? Açılım, Demokrasi ve özgürlük, darbeler! Çuvalcı general Türkiye’ye geliyor.. Bir grup avukat, 13 yıl önceki Sincan’daki balans ayarını protesto ediyor. Hala Siyasetçiler, gazeteciler, akademisyenler neyi konuşuyor? Bağımsızlık elden gitmiş tartışılan konulara bakın!

 

Günün Sözü: Yetkini paylaşırsan, kararsızlıklar da ortaya çıkar.

ABD’NİN YENİ SAVAŞ BÜTÇESİ!

 

Nobel Barış Ödüllü ABD Başkanı Obama, Kongre’den 2011 mali yılı için savunma harcamalarına rekor düzeyde bütçe talep etti. Savaşa 708 milyar dolar

 

Obama; eski Başkan George Bush’un Irak ve Afganistan operasyonları için ayırdığı büyük hacimli savaş bütçesini daha da artırmış oldu. Talep ettiği rekor bütçeyle İran’a karşı saldırı hazırlıklarını hızlandırdığını gerçek niyeti de ortaya koymuş oldu..

 

Obama, bütçesinde bazı iç harcamaları dondurma planı sunarken, savunma harcamalarında artışa gitti. Buna göre sunulan bütçe, Savunma Bakanlığı Pentagon’un taban bütçesinin yüzde 3.4 artırılarak 549 milyar dolara çıkarılmasını öngörüyor.

 

ABD’nin Irak, Afganistan ve Pakistan’daki askeri misyonu için de 159 milyar dolarlık ödenek ayrılması isteniyor. 33 milyar dolar da Afganistan’daki asker artırımı için talepte bulunuldu.  Bütçede, Pakistan’a sınırları içerisindeki radikallerle mücadele edebilmesi için 1,2 milyar dolar, ekonomisi için 1,3 milyar dolar destek sağlanması öngörülüyor. Bunun yanında Afganistan’a 4 milyar, Irak’taki faaliyetler için de 2,6 milyar dolar ayrılması planlanıyor.

 

Dışişleri Bakanlığı’na da 57 milyar dolar bütçe ayırıyor. 2010 mali bütçesinde silah alımına yaklaşık 105 milyar dolar para ayrılırken, 2011 için yaklaşık 113 milyar dolar talep edildi. Bütçede, silahla ilgili araştırma ve geliştirme harcamaları için de 76 milyar dolar isteniyor.

 

Ulusal Nükleer Güvenlik İdaresi bütçesinde nükleer silahlarla ilgili faaliyetler için 7 milyar dolardan fazla bütçe talebinde bulunuluyor. Bu 2010 mali yılına göre 624 milyon dolarlık artışa tekabül ediyor.

 

Körfez ülkelerine de silah satışı

Washington Post gazetesi, Obama’nın, "İran'ın gelecekteki muhtemel askeri saldırılarını önleme girişimi" çerçevesinde, Suudi Arabistan ve Körfez'deki diğer müttefiklerine silah satışını hızlandırmak ve petrol terminalleri ile diğer önemli alt yapı tesislerine yönelik savunma sistemlerini güçlendirmek için "sessizce" çalışma yürüttüğünü öne sürdü.

 

Washington öncelikli olarak Suudi Arabistan'daki 10 bin kişilik koruma gücünü üç katına çıkarmak istiyor. Hava savunma sistemlerinde koordinasyon sağlanmasını da talep eden Washington, ABD ve Arap orduları arasında ortak tatbikat sayısını artırmaya da çalışıyor.

 

ABD geçen yıl S.Arabistan ve Birleşik Arap Emirliklerine 25 milyar dolarlık silah satmıştı.

 

New York Times gazetesi de Suudi Arabistan'dan sonra Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Kuveyt'in de ABD füze şemsiyesinin altına girmek istediğini yazdı.

 

26 Mayıs 2009'da Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki 5 bin kişilik deniz üssünü açan Fransa da başta Rafael savaş uçakları olmak üzere bölge ülkelerine milyarlarca dolarlık silah satmak için girişimlerde bulunuyor.

 

Suudi Arabistan, 2010 askeri bütçesini bu yıl için 44 milyar dolara çıkarıyor.

 

Yoğun propaganda altında Arap ülkelerinin artık bölge için birinci tehdit olarak İsrail'i değil, İran'ı görmeye başladılar, bunun için de hızla silahlanmaya başladılar.

 

ABD başta Katar'daki El Udeyd Üssü olmak üzere tüm Körfez ülkelerinde askeri üslere sahip bulunuyor. Hint Okyanusu'ndaki Diego Garcia Deniz Üssü de Amerikan güçlerinin dünya çapındaki en önemli caydırıcı güçlerinden birini teşkil ediyor. Türkiye'deki İncirlik Üssü ile Afganistan ve Irak'taki üsler de İran'a karşı kullanılabilecek üsler arasında bulunuyor.

 

İkinci Soğuk Savaş başlıyor mu?

ABD Yönetimi’nin Tayvan’a 6.4 milyar dolarlık silah satma kararı, Çin’i kızdırdı. Tayvan’ı tanımayan Pekin, ABD ile askeri teması kesti. Gerginliğin, dünyanın iki dev gücü arasında yeni bir Soğuk Savaş çıkaracağından endişe ediliyor.

 

Dünyada sadece 23 ülkenin diplomatik olarak tanıdığı Tayvan, ABD’ye teşekkür etti. İki ülke son olarak internet arama devi Google’ın Çin’de sansüre ve hacker saldırılarına uğraması üzerine karşı karşıya gelmişti. Bu kez soğuk savaşın sanal dünyadan gerçek dünyaya taşındığı belirtiliyor.

 

George W. Bush’un ABD Başkanı olduğu 2008’de de benzer bir gerilim yaşanmıştı. Ancak AFP, son krizin, uluslararası barışı sarsabilecek kadar ciddi olduğu yorumunu yaptı. ABD’nin İran’ın nükleer programından küresel ekonomik krizle mücadeleye kadar birçok konuda Pekin’e ihtiyaç duyduğu bir dönemde ilişkiler tamamen kopabilir.

 

Peki Türkiye gündeminde ne var dersiniz? Peygamber tartışması, yumruklar!

 

GünüN SözÜ:  Küçük düşünen kifayetsiz kişiler eliyle devletler küçülür ve sonra dağılır.

ABD’DE DEMOKRASİ VE ASKER!

 

Türkiye de; demokrasi asker ilişkisi tartışmaları sürtüyor.

Aslında  tartışma bugünün tartışması da değil. Türk siyasi hayatı sürekli devlet yönetiminde asker sivil arası gelgitlerle dolu. Osmanlı dönemi yeniçeri isyanları, şehzade tercihlerindeki askerin rolü, ve nihayet 1908 Abdülhamid’in indirilmesinde harekat ordusunun rolü, cumhuriyet döneminde de devam etmiştir.

 

1960, 1971, 1980 ve 1997’de sivil-asker gerginliği, yönetim değişikliklerine yol açmış..

Konu; rejim, devletin kurucu ilkeleri kurumların yeri yetkisi, sivil irade ile asker ve yargı iradesinin yeri rolü noktalarında odaklanmaktadır.

 

Şimdi de yapılan tartışmalar; demokrasi de askerin yeri ve rolü ekseninde sürüyor.

 

Bakın; ABD’de durum nasıl ona bir bakalım.

ABD anayasal bir devlet. Başkanlık sistemi var. Ne kadar başarılı olursa olsun başkan iki dönemden fazla başkanlık yapamaz. Elçisinden tüm üst düzey yetkililere kadar devleti temsil edecek olanlar meclis onayından geçer.

 

ABD siyasi rejiminde Başkanlık, Meclis ve Senato var. Üye sayıları bellidir. 230 yıllık geçmişinde, kurumlarda sistem tartışmaları nedeniyle değişiklikler olmamıştır. Seçim sonrası ertesi gün başkan koltuğa oturmaz. 2 aydan fazla bir süre geçer. Bu süre içinde psikolojik hazırlanır ve devlet kurumları ve sistemi hakkında bilgilendirmelerden geçer. Türkiye’deki gibi seçim sonrası, ertesi gün başbakanlık, cumhurbaşkanlık makamına oturma yoktur.

 

Güvenlik konusuna gelince;

NSA (National Security Agency) kurumlar üzeri bir statüye sahiptir ve ulusal güvenliğinden sorumlu olan kurumdur. Bu kurumu yani Amerika Ulusal Güvenlik Kurumu NSA’yı askerler yönetir! Kamu güvenliği ve ulusal güvenlik adına dilediği kişiyi tutuklar ve sorgulayabilir.

 

Hiçbir kuruluş ya da kişi, NSA’nın bu yapısını eleştiremez, uygulamalarına karşı çıkamaz!

 

1952 tarihinde kurulan NSA; dünyadaki bütün telefon, faks, telsiz, SMS ve elektronik posta iletişimini dinleyen dev bir kulak olan Echelon’la istihbarat toplar.

 

NSA, CIA, FBI, NATO; ikinci dünya savaşı sonrası kurulan kuruluşlardır.

Siyasi, askeri, ekonomik ya da toplumsal bir bilgiye ulaşmada, hangi bilgilere erişilip erişilemeyeceğine devlet, Ulusal Güvenlik açısından karar verir.! İtiraz yoktur. Başvuracak bir yer yoktur.

 

NATO, NSA, CIA, FBI; ABD’nin güzü kulağı ve operasyon karar alma merkezileridir. Parasal alan merkez bankasının, güvenlik pentagon’un, siyasi karar alma yeri ise beyaz saraydır.

 

ABD’de yerli ya da yabancı herkes, ulusal güvenlik gerekçesiyle denetim altındadır. Hukukun genel ilkeleri, hak ve özgürlükler güvenlik gerekçesiyle askıya alınabilir. NSA’nın bu yapısı eleştirilemez, uygulamalarına karşı çıkılamaz.

 

Başkan, senato ve meclis;  Pentagon, NSA, CIA ve FBI ve merkez bankası(FED) in aldığı kararları müzakere etme ve onay yerleridir.

 

ABD Başkanı J. F. Kennedy’nin öldürülmesiyle ilgili soruşturmayı yürütmüş, daha sonra bu konuda iki kitap yazmış olan başsavcı Jim Garrison’a göre; “Korkunç ama yalın gerçek şudur ki, ABD’de gerçek hükümet, CIA ve Pentagon’un bileşimidir. Senato ve Meclis’ten oluşan Kongre ise, sıradan bir tartışma derneğine indirgenmiştir.”

 

ABD şirketler devletidir.

Silahlı kuvvetler şirketlerin dünya ekonomik hakimiyetinin silahlı bekçisidir, koruyucusudur,  güvenliğini sağlayıcısıdır.

ABD Savunma Bakanlığı karargâhı Pentagon’dur. Pentagon, ABD ordu karargahıdır.

Pentagon’un medyada da dolaylı etkisi tartışılamaz.

Hollywood’u Pentagon yönlendirir!

NATO ise emperyal yapılanmanın kompleks yapılanmasıdır.

ABD emperyal yapılanması bu şekildedir.

 

Peki; ABD’de durum böyle iken, Türkiye’de neden ordu tartışılıyor dersiniz?

Türkiye’deki tartışmaları bir de bu yönden değerlendirmek gerekir. İlgili ilgisiz herkes içindeki gizli kalmış kinini, nefretini Türk Ordusu’na kusarken ne amaçla yaptığı da belli olmuyor mu?

 

GünüN SözN: Bir devletin omurgası ordusu, kılcal damarı istihbarat örgütü, damarlarındaki kanı bilgi tecrübe, bedeni ise millettir.

N.A.

KÖKTÜRKLER